Manifesto!


Anlatılmaz, yaşanır,
kimi zaman gözlerdeki yaş, kimi zaman bağırırken patlayan ses telleri, kimi zaman "sevdadan vazgeçersek allah belamızı versin", kimi zaman "musalla taşları" hak getirsin...
Rivayetlere göre 3 yaşından beri ait olduğum bu kimliğe hayatım boyunca sahip çıktım. Kimi zaman hor gördüler, "senin gibi bir adam fanatik olmamalı" dediler, hak verdim ama bu sefer de gizlice maçları izler oldum, kimi zaman "koca adam oldun" dediler, gizlice annemin yatağında üzüntüden ağlar oldum, kimi vakitler "onlar size para mı veriyor sanki?" dediler, hak verir gibi yapıp koşarak maça gittim.
bize zamanında öyle şeyler söylediler ki...
Sonunda anladım ki, Beşiktaş aşkı içine işlediği zaman, hani bir kıza çok fena aşık olursun ya, hani o kız seni sevmez, sen yine de gider, yine çok fena şekilde başka bir kıza aşık olursun ya, işte bu onlardan daha öte... Kaçınılmmaz bir son bizim için Beşiktaşlılık. İçimizde olduğu için atamıyoruz, atmıyoruz, atmak istemiyoruz.
Bir gün düşündüm ve dedim ki; beni bu kadar mutlu eden, yenildiğinde bile gizliden bir gurur sağlayan, taraftarıyla her zaman anlaşabildiğim, aynı hissiyatları ve düşünceleri paylaştığım bir takımdan niye kaçayım?
Kaçmıyorum. Evet, fanatiğim ama hayatın içinden bir adamım aynı zamanda. Bu ülkede takım sevmek suçsa, bende suçluyum klişe olarak.

Beşiktaşlılık, bir felsefik duruştur aslında. Kimse dillendirmez ama hepimizin kabul ettiği, bizi biz yapan özellikleri vardır. Biz, birbirimizi çok iyi tanırız bu yüzden. Nasıl böyle girebiliyor insanın bünyesine bilmiyorum ama Beşiktaşlı olunca bir üst kimlik, bir başka kabul töreni çıkıyor ortaya. Söylenmeyen ama genlerimizde olan bir ruh hali, felsefe, duruş, yaşam biçimi. kimse şaşmaz bu yoldan.
Beşiktaşlı aynı yolda aynı şekilde yürür.

Herkesin pınarbaşı çekmesini, rakiplerle dalga geçmesini seviyorum, trilyonluk adamla birlikte küfretmeyi, zaferi yaşamayı seviyorum, en güzel kızlar yanımdayken sahaya bakmayı seviyorum, hayatın o an durduğunu hissediyorum. evet, hayat o an başka bir boyut alıyor.
Ellerim nasıl terliyor, sanki ilk kez birine aşık olmuş gibi, üstelik her maç ayrı ayrı...
Nedenini bilmiyorum, öğrenmek de istemiyorum. Beşiktaş ne kadar zeki olursan ol saflaştığın, kafayı yediğin, sevindiğin ve sevdiğin bir yer, yeni bir ruh hali.
Küfretmek bir isyanı ve bir nevi insanlarını anlatıyorsa, halkın içinden olmak neden kötü olsun ki? Biz halkımız gibiyiz biraz da. Sevdiği adama ana avrat söven, çok güldüğü zaman küfreden İnsanlarız biraz da.

Beşiktaş bir ruh derken yalan söylemiyoruz. Yepyeni bir boyut, bir insan için dünya üzerinde olabilecek en harika yer.
Çok sevindiğim anlar oldu hayatımda, birbirinden klas sevgililerim, harcayarak bitiremediğim kadar param, insanların parmaklarıyla gösterdikleri arabalarım ama bana hiçbiri, hiçbir zaman, bu anı vermediler ya da veremediler.

Ve anladım ki, Beşiktaş benim içimdeki tüm boşlukları dolduran yegane şey. Ne ara o kadar yer kapladı bilmiyorum ama ben Beşiktaş'a, her Beşiktaşlı gibi hüzünlerimi, kırık kalp hikayelerimi, isyanlarımı, parasızlığımı, çaresizliğimi, yolda kalmışlığımı yükledim. Acılarımı ona bıraktım, ben daha mutlu oldum. Yenilse bile... Kahrımı çektiği için çok üzüldüm onunla birlikte.

Beşiktaşlı olmak, başka bir şeydir. Biz, böyle çok mutluyuz.
"Sadece Beşiktaş"

Seviyoruz ve utanmıyoruz; ulan diyoruz!

Şampiyon Beşiktaş!