23 Kasım 2010 Salı

Bize Neler Oluyor?

Biz hep birlikte düzene yumruk kaldıran adamlardık. Herkesin kıskanarak veya takdir edermiş gibi yaparak yaşayan adamlardık o sahada. O sahaya biz, bambaşka insanlar olarak girerdik, Beşiktaşlı olarak. Ruhumuzu yeşil çimlerin her bir noktasına bırakırdık dualarımız ve isyanlarımızla. Hüzünlerimizi kapıda bırakır, Beşiktaş için üzülürdük yeri gelince, belki biraz da sevinirdik onun sayesinde ama sevinmek için sevmemiştik hiçbir zaman...

Bu sefer takımdan, taktiklerden ya da Schuster'den bahsetmek değil amacımız.
Konu sadece "taraftar" yani biz.
Neden bu kadar asabiyet?
Neye bu anlamsız öfke?
Hiç yapmadığımız şeyleri yapacak duruma nasıl geldik biz?
Ne kadar kızarsak kızalım, oyuncuları üstlerinde o forma varken ıslıklamak, yuhlamak hatta fiziksel saldırıda bulunmak nasıl açıklanabilir?
Biz o formaya, ter olmaya gelmedik mi?

Evet, taraftarlar olarak bazı şeylere tepkimizin olması ve sabrımızın tükenmesi gayet normal. Biz de maçları izlerken Holosko ve Tabata'nın yaptıklarına çok sinirleniyoruz. Çünkü akıl alır gibi değil sahadaki varlıkları ve oynadıkları futbol. Bunun üzerine de çok söz söylenebilir ki, her yerde söylüyorlar zaten, o yüzden üstüne bir şey yazmak anlamsız ama bizim derdimiz başka.
Biz ne zaman diğer takımların taraftar profiline benzemeye başladık?
Kızın kardeşim, küfür de edin ama hep bir ağızdan olmaz. Senin evin orası, mabedin dediğin yer.
Ne yaptı kardeşim bu topçular kötü oynamaktan başka? Evet, 2 yıldır yerlerde sürünen performansları var, evet, iki yıldır bedava para kazanıyorlar, evet, iki yıldır ayaklarına gelen her top bize zarar veriyor ama kim bize bu kadar çok hakkımızın olduğunu söyledi? Evet, takım bizim ama nasıl bir hakla onların da insan olduklarını unutup, sahip olduğumuzu sanıyoruz ki?
Ben bile maçlara gittiğimde artık taraftar baskısını kendi üstümde hissediyorum. Nedir bu kadar yoğun sahada olma çabası? Üstelik kendi takımına karşı...
Beşiktaş taraftarı elindeki mevcut gücün gayet farkında. Gerekirse o sahadaki rakip takımın ayaklarını da titretebilecek bir güç var ve bu zaman zaman gayet yerinde kullanılıyor ama kendi takımındaki oyunculara karşı kullanmakta neyin nesi? Nasıl başarı bekliyorsunuz o vakit?

Bu lafımızı unuttunuz mu? "Çok sevdik be abi!" Ne anlattığının farkında mısınız? Bir cümlede ne kadar çok aş barındırdığını, o karşılıksız sevginin büyüklüğünü, puanlara değil, o formanın sevildiğini...

Her türlü tepkiye hakkınız var ama biz değil miydik takımına her şartta sahip çıkan, ne zaman bu kadar başarı düşkünü bir taraftar grubu olduk?
Başkana kızdık, transfer yaptı, sustuk. Futbolculara kızdık, şampiyon olduk, sustuk.
O zamanlar sorunları dile getirecektik. Şimdi başkanın enkazı üzerinde doğrular yapılarak takım düzeltilmeye çalışılıyor. Bir şeyler yenileniyor. Ama nedir bu sabırsızlık?
Biz her sene şampiyon olan veya olmak zorunda olan bir takım değiliz.
Biz, başarı için sevmedik ki zaten.

Peki ya bu bayrağın altında neden yürüdüğümüzü unuttuk mu? Ait olduğumuz renklerin gölgesinde geçirirken ömürlerimizi ve iddia ederken "mezarda bile bitmeyecek bu sevda" diye, nasıl olur da öfkeleniriz üç beş puan gelmedi diye?
Nerede kaldı o günlerimiz? Hala duruyor ama nereden peydah oldukları bilinmeyen bir grup bizi başkalarıyla karıştırıyor. Biz futboldan da öte Beşiktaşlılık durumunu seven ve ona sahip çıkan insanlarız. Bunu ya hatırlayın ya da bize geri verin.
Bir anlık kızgınlık ve bu gözü dönmüş başarı isteği vahim bir değişimi gösteriyor. Sonuçlanmadan geri dönülmeli bu profilden. Büyük transferler, yeni stat derken, kendimizi, kimliğimizi kaybetme durumuna geldik.


Sadece Beşiktaş demedik mi? Neler anlatmak istemiştik oysa ki... Sadece Beşiktaş, gerisi yalan, gerisi hikaye, gerisi hayat naçizane. Bir Beşiktaş var bu hayatta, bir de geri kalan her şey. Nasıl bu sevdayı unutup da küfredebiliriz ki gol atamayan birkaç ayağa? Önemli midir? Hayatımızı koymuşuz ortaya, hayat demişiz Beşiktaş'a, daha önemli ne var ki? Birkaç golden ibaret değiliz hiçbir zaman.

Beşiktaş taraftarı olarak, bu kadar gözü dönmüş ve sinirli insanlar olmaya hakkınız yok. Beşiktaşlı olmanın gereklerini yerine getirmek zorundasınız, kusura bakmayın.
Her sene şampiyon olamadığı için seviyoruz bu takımı.
Olmadığı ve buna rağmen kimliğimizi kaybetmediğimiz için.
Biz, diğerlerinden farklıyız. Bir ruh, bir kimlik ve taraftar profili taşıyoruz.
Bunu kaybetmeyi göze alamayız. Ve ne yazık ki, kaybetmek yolunda hızla ilerliyoruz.
Kapitalist futbol anlayışının hegomanyasına girmek üzereyiz.
Ben, bunu kabul etmiyorum. Eğer fenerbahçe gibi bir takım ve taraftar olacaksak, Beşiktaşlı olmanın da bir anlamı kalmayacaktır.

Bizim için büyüklük birkaç şampiyonluk ya da kupadan ibaret değildir. Bizim için büyüklük bir 70'lik rakıdır bir de Beşiktaş.
Büyük transferler, şampiyonluklar için sevmedik, sevmeyeceğiz.
Bir silkelenin ve düşünün. Bir nefes alın, biz ne yapıyoruz diye kendinize sorun.
Biz, o tribünde olduğumuz sürece buna müsaade etmemekte kararlıyız.

Ya da kısacası;
Biraz sus be adam!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder