23 Kasım 2010 Salı

Bugünkü Dersimiz...


O, "küçücük" çocuk nasıl da ders veriyor tribünlere. Tüm tribün Cenk lehine tezahürat yapıyor ve çağırıyorlar. Cenk, bir dakika bile düşünmeden, ısınmaya devam eden Hakan Abi'sinin yanına gidiyor ve "Gel Hakan Abi, birlikte gidelim" diyor. Hakan'ın cevabı ise yukarıda da görüldüğü gibi iç acıtıcı cinsten. Artık oyuncu ayırmayı bırakmalıyız.
Kim bilir bu oyuncular aralarında neler konuşuyorlar ki, Cenk bizim adımıza Hakan'ın gönlünü almaya gidiyor. Demek ki o kadar da "futbolcu" değillermiş, aynı zamanda insanmış onlar da.
Onlar da bize kırılabilir, üzülebilir hatta bazen sevmeyebilirler de, insanlar sonuçta.
Ama Hakan bu görüntüde, çok sevdiği babası ile arası açık olan bir erkek çocuğu edasında. Bir kızgınlığı ya da kırgınlığı yok, her şeyin farkında ama yine de üzülüyor, orası kesin.
Ve aralarında o kadar çok konuşmuşlar ki bunu, Cenk tek başına giderse Hakan abisine ayıp olacağını düşünüyor.
Sanki 30 yaşında bir futbolcu gibi gidip abisini de getiriyor tribüne. Bizim yapmayı unuttuğumuz bir şeyi gözümüze sokuyor, ders veriyor.
Her ne kadar Hakan ve diğerleri baştan sona hatalı olsalar da, belki de yetersiz, bu kadar yüklenmek fazla değil mi? ya da anlamsız? Artık adam ayırmadan çağırmalıyız tribünlere.
Cenk'in bize gösterdiğini iyice anlamalıyız ve onun bu dersini hiç unutmamalıyız.
Sonra bu futbolculardan başarı bekleyemeyiz, taraftarına üzgün ve kırgın oldukları zaman.
İşte sahada bu kadar büyük bir etkimiz var. Bunu lehimize kullanalım. Artık oyuncuların vuracağı şutlarda, verecekleri paslarda bizi düşünmelerine neden olmayalım.
Onlara işlerini yapma fırsatı tanıyalım.
Şahsen Hakan'ın yerinde olsam her maç hata yapardım bu zihniyetle.
Cenk, uyarıyor durum hakkında, anlayalım biz de.

Hakan buraya, Hakan buraya, Hakan buraya...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder